Türkiye üzerinde oynanan satranç oyunu
18.10.19
Sevil İrevanlı-Abbasova
Emperyalist
Güçlerin Asıl Amacı Petrol Rezervleri.
Ermeni-Rus işbirliği senaryosu başarıyla sonuçlandığı için görevi kılıf
değiştirerek devir alan, Amerikan-Kürt işbirliği bu senaryoda ne kadar başarılı
olacak, henüz belli değil?!
Tarihin geride kalan yıllarını
incelediğimizde, tarihte nelerin yaşandığını ve Türkiye’nin Amerika ve Avrupa
destekli bugünkü terör örgütleri ile karşı karşıya kaldığının altını çizelim. Dış
desteğin şımarttığı PKK terör örgütleri, hala 2000’li yıllarda Irak’ta Amerika
ve Kürt yönetiminde faaliyetlerini genişletmeye başlamışlardı. Bu geniş
faaliyet gösteren terör örğütlerinden biri olan ve merkezi Süleymaniye’de
bulunan Celal Talabani’nin liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), öteki merkezi Erbil’de bulunan ve Mesut
Barzani’nin önderliğindeki Kürdistan Demokratik Parti (KDP) hükümetleriydi. Bu
iki hükümet ile iki lider arasındaki hasmane ilişkiler 1970’lerin ortalarında
askeri bir çatışmayla sonuçlandı ve bu çatışmalar Clinton yönetimi tarafından
sona erdirildi. Kuzeydeki Kürtler ise Amerikan ordusunun “Kürdistan” üzerinde
uçuşa yasak bir bölge oluşturduğu 1991 yılındaki Körfez savaşının sona
ermesinden bu yana Özerk bir bölge olarak yönetiyorlardı. Kürt liderler, daha
doğrusu Kürt aşiretleri demokrasinin uygulanmasında Irak’ın geri
kalan bölümünden on yıldan fazla bir süre avantajları olduğuna ve bu durumun
“Kürdistan’da görece kuzeydeki Kürtler ise Amerikan ordusunun istikrar
sağladığına dikkatleri çekiyorlardı.
Irak’ın 2003 yılında ABD tarafından işgalinin
ardından mütemadiyen işbirliği içerisinde olan
bu iki aşiret liderleri Ocak 2006 tarihinde birleşmeye karar verdi. 7
Mayıs 2006 tarihinde yüz onbir üyeli Ulusal Kürdistan Konseyi iki büyük siyasi
partiden kurulu 27 bakanlık ve 40 bakandan oluşan birleşik bir hükümetin
kurulmasını oybirliği ile onayladılar. Bu iki büyük partinin birleşme
anlaşmasına göre bölğenin Cmhurbaşkanı ve Başbakanı KDP’den olacak, buna
karşılık Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yardımcıları ve parlamento başkanı
KYB’den olacaktı. Partiler arasında yapılan bu anlaşma 2007 yılının sonunda yeni seçimler yapılana
kadar yürürlükte kalacaktı. Yeni hükümetin kuruluş töreninde ABD, İngiltere,
İran ve Suriye de dahil bir çok ülkenin diplomatı bu törene katılsa da,
Türkiye’den hiçbir diplomat bu törene katılmadı. Bölgesel Başbakan ve
bakanların yaptıkları yemin törenleri hem söz hem de niyet olarak neredeyse
tamamen bölücüydü. Bakanlar şöyle yemin ediyorlardı: “Kürt halkının birliğini ve Irak Kürdistan’ı topraklarını savunacağız.”
Yeminde Irak’a ve Irak konstitusiyasına (anayasasına) herhangi bir bağlılıktan
söz edilmiyordu. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Irak basınının çoğu Talabani’ye
“Irak Cumhurbaşkanı” derken, Kürt medyası “Irak
Federal Cumhuriyeti başkanı” demeyi tercih ediyor. Irak’ta gittikçe
yükselen federal devlet açıklamalarına ilişkin peşmerge lideri Mesut Barzani: “Kürt devletini kurmanın hayal olmadığını
ancak Irak’ın, bugünkü koşullarında federalizmi daha uygun çözüm olarak
gördüklerini söylüyordu.” Ülkedeki bir grup siyasi kuvveler Irak’ın üç bölgeden
ibaret federal devlete çevrilmesi fikrinin taraftarı olduklarını ileri
sürüyorlardı. Bu fikrin özü bundan ibarettir ki, ülke Kürtlerin yaşadığı kuzey,
şiilerin yaşadığı güney ve sünni azlığın üstün olduğu merkezi bölgelerden
ibaret Federal Devlet’e çevrilsin. Lakin Irak halkının sünni azınlığı Irak’ın
federalleşmesini istemiyordu. Fikir
ayrılıklarının başlıca sebebi ise Irak’ın federalleştikten sonra parçalanması
tehlikesi idi. Irak’ın
Federal devlet olma fikrinin esas taraftarları Kürtler ve Şiilerdi. Federal
kuruluşu özellikle de Kürtlerin desteklediği aşikardır. Çünkü ülkenin kuzeyinde
yaşayan Kürtler uzun yıllardır bu istikamette durmadan çalışıyorlar. Bu
çalışmalara Azerbaycan’da gittikçe artan ve Kürt etkinliğini kullanmak isteyen
Kongra-Gel (PKK) mensupları ve yerli yönetimde finans kaynaklarını ele
geçirerek devlet bütünlüğüne karşı faaliyet gösteren çeteleşmiş gruplar da
destek vermekteydiler. Güney Azerbaycan’daki Kürtlerle de işbirliği içerisinde
olan bazı örgütler, İran tarafından da destekleniyordu. Bu tür örgütlenmiş PKK
mensupları hatta Ermeni İstihbarat Sevisi ile de direkt bağlantı
kurabiliyorlardı. Saddam rejimi devrinde bu tür çalışmalara cesareti çatmayan
Kürtler Amerikan-Kürt işbirliği neticesinde daha da azgınlaşarak Irakta’ki yerli
Türkmenlere karşı akıl almaz cinayetler işlemekteydiler.
Irak
Savaşı’nın başlanmasının hemen ardından burada yaşanan sükunet “Kürdistan” olarak adlandırılan üç Kuzey
ilinde Kürtler tarafından sağlanan ayrı bir barışın parçası haline geldi. Lakin
bu barış yakın bir zamanda ciddi bir tehlikeye dönüştü. Kürt liderlerin
bölgenin petrol üretim ve bir çekim merkezi olan Kerkük üzerindeki tarihi
iddialarını ortaya koymaya hazırlanıyor olmaları Arap ve diğer komşuları ile
bir ihtilafın kapısını açarak ülkenin geri kalan bölümünde yaşanan benzer
şiddet olaylarının Kürt bölgesine de sıçramasına yol açabileceğini göz önünde
tuttular. O zamanın Irak stratejisi için
alternatif arayan Bush yönetimi ve Amerikalı komutanların muhatap olacakları
yeni bir başağrısı doğabileceğinden ihtiyat ettiler. Kürt liderler Kerkük’ün
konstitusiyaya ilhakı ve yeniden birleşmesinin, yıllarca Kerkük’teki evlerinden
uzaklaştırılarak yerlerine Arapların yerleştirildiği Kürt mültecilerine,
uygulanan Saddam’ın zorunlu göç politikasını tavsiye etmek için zaruri olduğunu
dahi söylüyorlardı. Kürt liderler Kerkük konusundaki girişimlerinin en azından
kısa vadede istikrarsızlık yaratacak bir etkisi olabileceğini kabul ediyorlardı.
Ancak Kürtler için milyarlarca varil petrolün üzerinde oturan bu şehirden daha
büyük bir bedel söz konusu olamazdı. Erbil’deki Kürdistan Yurtsever Birliği
Politbüro Başkanı Ahmet Pire şöyle diyordu: ”Birçok sorunla karşılaşıyoruz,
ancak en büyük sorun Kerkük, Kerkük’ün sorunu iki şekilde çözülebilir. Komşu
ülkeler (İran Suriye) ve Irak’taki cemaatlerle görüşerek, konuyu siyasi olarak
çözebiliriz, ya da askeri çözüme gideriz. Askeri çözüm de silah yoluyla çözülür
anlamına geliyordu. 1988-89 yıllarında Batı Azerbaycan topraklarından
Azerbaycan Türklerini zorla ve silah yoluyla çıkaran Ermenilerin oynadığı
senaryo 2006 yılında şimdi de Kerkük’te Kürt aşiret yönetimlerince oynanılmak
isteniyordu. Kürtler bu konuda silah yoluyla Kerkükte amaçlarına ulaşmış
görünüyorlar. Kılıf değiştiren Amerikan-Kürt işbirliği hangi olaylara gebe
olduğu bir muammadır. Nitekim bu senaryoda oynayan aktörlerin ne kadar
becerikli olduğunu kimse bilemez. Rus-Ermeni işbirliği bu senaryoda çok
başarılı oldu. Batı Azerbaycan’da İrevan’da etnik temizleme başarıyla sona erdi
ve bir tek Türk bile kalmadı.
|