Elman Cıvıroğlu - İbranice ve Ortak Türk Dili
25.10.23
Bilindiği üzere,Yahudilerin ulusal dili olan İbranice’nin tarihi Milat öncelerinden başladığı kabul görmektedir. Ancak 16 yüzyıl kadar süren uzun zaman diliminde İbranice’nin konuşulan dil varlığı ortadan kalkmış, bu özelliğinin “üstü çizilmişti”. Başka deyişle, bu uzun süre içinde Yahudiler İbranice konuşamaz oldular. Ortak Türk Dili meselesiğle ilgili olarak, İbranice’nin tarihsel yolculuğu konusuna şöyle bir değineyim istedim. Çünkü burada ders alınacak bir şeyler vardır.
Yüzyılları kapsayan Yahudi diasporasının başladığı tarih. Tarih bilimine göre MÖ 6. Yüzyılın ilk yarısında Babilliler tarafından Yahudi devletinin yenilgiye uğratılarak Yahudilerin Babile sürülmesiyle başlamıştır. Yüzyılın ikinci yarısında Yahudilerin sürgün dönemi sona erse de, MS 66-136 yılları arasında Yahudi-Roma savaşları sonucunda kesin zafer kazanan Roma Yahudi devletini ortadan kaldırdı ve Yahudiler dünyanın çeşitli bölgelerine zorunlu göçe uğratıldı.
Yahudiler zorunlu olarak göç ettirildikleri bölgelerde yüzyıllar boyunca yaşamlarını sürdürdüler. Onlar dünyanın dört bir yanındaki bölgelerde bu uzun yaşam sürecinde hakim yerli dilleri konuştular. Bunların yanı sıra geliştirdikleri, ürettikleri lehçeleri, yeni dil kollarını da kullandılar. İbranice konuşulan dil olarak ortadan kalktı ve sadece din dili olarak varlığını sürdürebildi. Yahudilerin dünyaya dağıldıktan sonra yüzyıllar boyunca konuştukları dilleri şöyle özetleyip sıralayabiliriz: Aramice (MÖ 6. yüzyılda Babil sürgünü döneminde), Koine (MÖ IV-I yy’da Helenistik dönemde Yunanca’nın bir lehçesi), Ladino (15. yüzyıl İspanyolcası), Yidiş (Alman -Yahudi dili), Yahudi Arapçası, Yahudi Berbercesi, Rusça, Persçe, Gruzinik (Gürcü Yahudilerinin konuştuğu dil), Kırımçakça (Kırım Türkçesinin bir ağzı). Yahudi Malayalamı (Malayalama-Dravid dillerinden biri).
Görüldüğü gibi; Yahudilerin uzun zaman diliminde konuştukları bu diller köken ve yapı bakımından değişik diller olarak bilinmektedir. Örneğin, Almanca, İspanyolca, Yunanca, Rusça, Persçe köken bakımından Hint-Avrupa dil ailesine, yapı bakımından da çekimli dillere mensuptur. Aramice, İbranice, Arapça ise yapı bakımından çekimli diller olmasına karşın, kökence Sami diller ailesine girerler. Gruzinik, Güney Kafkas diller ailesine aittir (bu dilde kimi Aramice, İbranice kelimeler bulunsa da). Kırımçakça ise bellidir. Malayalam Dravid dillerindedir. Dravid dilleri bağımsız bir dil ailesi oluşturduğunu dil bilimcilerce ileri sürülmektedir. Berberice Afro-Asyatik dil ailesine aittir.
Yahudi milliyetçiliği olan Siyonizmin 19. yüzyılda ortaya çıkmasıyla birlikte İbraninice, Modern İbranice olarak yeniden canlandırıldı, ayağa kaldırıldı ve konuşulan dil haline getirildi. İbranice 1948’de kurulan İsrail devletinde resmi dil olarak ilan edildi ve ikinci resmi dil Arapça ise 2018’de kaldırıldı. Bugün İbranice İsrailin tek resmi dilidir.
Yukarıda belirtildiği gibi, Yahudiler yüzyıllarca konuşma ve yazı dili olarak değişik, farklı dilleri kullanmışlardır. Türkler ise uzun tarihsel süreçler içinde tek Türkçeden, Ana Türkçe’den türemiş Türk Dili kollarını (lehçelerini) konuşmuş ve konuşmaktalar. Tarihsel koşullardan, ortamlardan ileri gelerek sonraki gelişmelerde ortaya çıkan Türk yazı dilleri kaynağının Eski Türkçe’ye, eski devredeki tek yazı diline dayandığı dilbilimcilerce su götürmez gerçeklik olarak kanıtlanmıştır. Özetle, bu anlatılanlar ve burada işaret edilmeyen bir çok ortak özellikler, yakınlıklar Ortak Türkçe’nin (yazı ve konuşma) oluşumuna kolaylıklar sağlayacağı kuşkusuzdur.
Bugün Türklüğün ortak dilinin oluşturulması sürecinde aydınların çalışmaları, etkinlikleri büyük önem taşır ve kesin bir rol oynayacakları açıktır. Örneğin, İbranice’nin ayağa kaldırılmasına, yeniden canlandırılmasına Yahudi aydını Eliezer Ben Yehuda’nın (1958-1922) katkıları yaratıcı olmuştur. Modern İbranice onun adıyla ilgilidir. Onun oğlu, gazeteci ve Siyonist eylemci İtamar Ben Avi (1882-1943) ise ana dili İbranice olan ilk kişi olarak bilinmektedir. Bugünler ise ana dili İbranice olan Yahudilerin sayısı milyonlarcadır.
Bu çalkantılı dünyada karşımızda yaşamsal önem taşıyan meselelerden biri, yarınlardaki diriliği, bekanı çağrıştıran Türkçe ortak yazı dilini - Ortak Türk Dili’ni oluşturmak meselesi durmaktadır. Bunun için uygun koşullar olgunlaşmıştır.
Yeter ki Türklük bilinciyle yoğrulmuş, sağduyulu irade, iç ve dış sinsiliklere ödün vermeyen bir irade sergilensin, gayretler gerçekleştirilsin. Bilindiği gibi, Türkçe sorunu İsmail Gaspıralı’dan başlayarak güncelliğini (kimi zamanlarda yavaşlasa da) korumuş, bu uğurda benim de desteklediğim görüşler dahil, birçok öneriler, projeler ileri sürülmüştür. Bugun gündem bu meseleye odaklandığı gibi gözükmektedir.
Ortak Türk Dili meselesinin çözümü Türk Devletleri ve toplulukları arasında genel bir bildirişim, iletişim aracına bağlıdır. Eski Sovyetler Birligi’nde Rus Dili uluslararası bildirişim aracı rolünü oynamaktaydı. Sovyetler Birligi’nin dağılmasından sonra da, bağımsızlığını kazanmış devletlerde Rus Dili ağırlığını sürdürdü. Özellikle bağımsızlığına kavuşmuş Türk Devletleri arasında Rus Dili yine de bildirişim, anlaşma aracı rolunu oynamaktadır. Bu durum Türk Devlet ve topluluklarının her yönden kavuşup bütünleşmesini önleyen acı engellerden biridir. Bugün Türk Devletlerinin çıkarları açısından bu durum utançvericidir. Neden coğrafiyası geniş olan Türkiye Türkçesi bu görevi yerine getirmesin?
Denildiği gibi, Rus Dili ve Türk Dili (Türkçe’nin kolları) köken ve yapı bakımından, her yönden farklılık taşırlar. Türk Devletlerinin resmi dilleri tarihsel süreçlerin doğurduğu etmenler sonucunda Türk Dili kollarının “bağımsız diller”e dönüştüğü ve dönüştürüldüğü dillerdir. Bu yüzden Türkiye Türkçesi Türk Devlet ve topluluklarınca kolaylıkla benimseneceği bir gerçektir. Doğrudur, bu doğrultuda yaygın olmayan belirli bir ilerleme gözükse de Türklüğün çıkarlarını yeterince asla yanıtlamamaktadır.
Türkiye Türkçesinin Türk Devletleri ve halkları arasında bildirişim – iletişim, anlaşma aracı rolü hiç bir lehçe, şive ve ağız için asla tehdit ortaya koymaz, kardeş Türk Dili kollarına karşı hoşgörülü bir kapsayıcılık, birleştiricilik ve bütünleştiricilik sergiler. Dil devrimleri sonuncu çetrefil ve ağdalı ifadelerden aranmış, özgün ve özleşmiş özellikleriyle, söz varlığının zenginliğiyle çekiciliğini katlamış olan bir Türkçedir. Ufuk açıcı nitelikli bu araç Ortak Türkçe’nin oluşumunu aydınlatır, gerçekleştirir. Son olarak, yazıyı altını çizerek şu sözle bitireyim: Ele alınan konu ve çözümü jeopolitik, sosyal-kültürel, bir sözle, yaşamsal boyutlara sahipdir; ulusal güvenliğimizin güvencesidir.
Not: Türkiye Türkçesinin Türk Dünyasında ortak anlaşma, iletişim aracı rolü konusuna ilk kez Sayfalar (Sehifeler, Bakü) gazeetesi 2004 yılı 7-14 Aralık (Dekabr) tarihli 22. sayısında yayımlanmış olan “Ortak Edebi Dil” başlıklı yazıda değinmişim.
|